* Ayasuluğ’un (Selçuk’un) yılanı (Harabelerinden dolayı)
Söke’nin samanı (Ovasından dolayı)
Kuşadası’nın yalanı çok ünlüdür.
* Aşağıda bir yalan uydurdum, Kalekapısı’na geldim kendim inandım.
* Ölü evinin yasçısı, düğün evinin tefçisi
* Eden bulur, inleyen ölür.
* Yapma bulursun, ölür inlersin.
* Derdini söylemeyen derman bulamaz.
* Eskiden bu yana devenin yürüyüşünden başka ne kaldı.
* Geçersen Kalekapısı’ndan, ayrılmazsın Kuşadası’ndan.
* Deniz kaya, ben maya.
Deniz yastık, ben fıstık. (Denize ilk defa girenler için söylenir.)
* Allem, kallem. (Altından girip üstünden çıkmak. Bir işi mutlaka başarmak.)
* Bulgurlu’ya gelin mi gitçen? (Acele edenler için söylenir.)
* Beren Arı: Şöyle, böyle (Durum bildirmek için söylenir.)
* Enem köşem. (Lüzum olduğu kadar)
* Bir işin kulbunda değilim. (Şu ana kadar bir iş yapmış değilim.)
* Paşaya kalem mi götürüyorsun? (Acele edenler için söylenir.)
Aşarı: aşağı
Armonik: akordeon
Ani: şaşma nidası
Alatirik: elektrik
Acik: az
Bene: bana
cara: sigara
Gari (Garik): artık, bundan böyle.
Geberik: Ölmüş insanlar için söylenir.
Gı: Kadın ve kızların isimlerinin başında söylenir. “Gı Ayşe!” gibi.
Gide go: Git artık.
Gido go: Gidiyorum.
Göçüyoz: Göç etmek, yer değiştirmek.
Goklatmak:koklamak
Hellemme: İyi ama.
Hindi: şimdi
Huna bak: Şuna bak.
Hadi gari: Haydi artık.
Herif: Kadın kocasına hitaben söyler. “Benim adam” da sık kullanılır.
Eğmet: Ahmet
Eşbah: neşeli
Eşbah kadın: Şen, bereketli, hamarat, içi neşeli kadın.
Evermek: evlendirmek
Elfastürüs: doğrudürüst
Foraz: horoz
Hakkat: hakikaten
İnar: nar
İspirto: kimrit
Karaguşak: sarılmak
Keletir: küfe
Le: Erkekler cümle başlarında ve birini çağıracakları zaman cümlenin başına mutlaka “le” takısı eklerler. “Le Eğmet”, “Le beri bah hele!” gibi…
Merdinoz: maydanoz
Nohuz: nüfus
Nahal: nasıl
Umurumdu: Umurumda değil.
Ünledim: bağırdım
Otoru go: otur
Şimşirik: sırılsıklam
Sadatname: diploma
Pıransa: pırasa
Yapçek (Yapı vecek): yapacak
Yir: yer (yemek eylemi)
Yavan: Ya da “Yavan tarhana!” der, eski Adalılar, şımarık kimseleri hafife almak için…
Yörü yörü: “Yürü yürü, anca gidersin!” anlamında kullanılır.
Bene bi çay yap: Bana bir çay yap.
Eyidiği dokunmak: İyiliği dokunmak.
De gidi deh: Haydi sende.
Eşeğe bağa bindiri vee: Beni eşeğe bindir.
Peştimal tutunmak: Peştemal giyinmek.
Varan giden gerek: Gitme vakti geldi. Artık gidelim.
Kuşadası’nda güncel yaşama kullanılan pek çok eşya ve kelimeler Rumcadır.
Bunlara örnekler;
Dian: tava
Caminoto: alkol ocağı
Çukali: toprak tabak
Fennoz: fener
Kastor: ayakkabı
Kalimari: nasılsın
Kalispere: iyi akşamlar
Kaymeni: yazık
Kokomira: kötü talihli
Osko: git
Oşaloz: umurumda değil
Mimilis: sus, konuşma
Piron: çatal
Bir Rum hikayesi ve Şarkısı
Kuşadası’nda eskiden iki tane Rum kadını vardır. Bu iki kadının ikisi de duldur. Birinin bir oğlu üç kızı, diğerinin de üç tane kızı vardır. İkisinin de adı Makbule’dir ve ikisi de aynı kişiyi seviyordur. Makbule hanımlardan bir tanesinin soyadı Tabaşaki’dir. Kuşadalılar iki Makbule’nin sevdikleri kişi yüzünden tartıştıklarını bildikleri için gençler onlara şöyle şarkı yapmışlardır.
İki Makbule Türküsü
Rum subayının başları
Kadıkalesi’nin taşları
Yaktı beni mahvetti
Makbule Hanım’ın kaşları
İki tahta çaktılar (aman)
Arasından baktılar
İki Makbul bir oldu (aman)
Topçular’a yaktılar
Adalılar eskiden bu tür gönül olaylarını hemen sezer ve çok iyi gözlemlerlermiş. Bir olay olduğunda da ona uygun sözler yazar, maniler, türküler uydurur, özel günlerde bir araya geldiklerinde türküsünü söyleyerek eğlenirlermiş. Yeni bir olay olmuşsa gençler kahvede buluşur, olaya uygun sözleri bir araya getirip besteler, bunu yaparken de çok eğlenirlermiş. Bunu yaparken de türküde adı geçen kişilerin kahvede olmamasına dikkat ederlermiş.
Kadınlar mahalle aralarında, kapılarının önüne çıkıp oturur, ellerinde işleriyle bir yandan örgü örerken bir yandan da gündemdeki konuları demlerlermiş sohbetleriyle… Uzun süre konuşulan Mahbule Hanımların hikayesi ve gençlerin onlar için uydurduğu türküler söylendikçe keyifler yerine gelirmiş…
Şüküfe Hanım’ın Kazım’a olan Aşkı
Yine Kuşadası’nda Naci Bey adında biri varmış. Amcasının kızı Şüküfe Hanım, Kazım adında bir genci sevmiş. Kızın ailesi bu evliliğe izin vermeyip, Şüküfe’ye paşanın oğlu Cemal’i uygun görmüşler. Bu gönül işlerinden haberdar olan Adalı gençler durur mu, kahvehanede hemen bir araya gelip bunun da türküsünü yakmışlar.
Şüküfe Hanım Türksü
Ver anneciğim testiyi
Suya gideyim
Meramım su değil aman
Kazım’ı göreyim
Bakma anam bakma eller sözüne
Allah’ını seversen anam ver beni Kazım’a (nakarat)
Vallah billah anneciğim Kazım’dır dengim
Kazım’ın avlusunda kara üzüm asması (2)
Yaptıracak Kazım bana Nazilli basması (2) nakarat
Değirmende yolları engindir engin (2)
Paşanın oğlu Cemal zengindir zengin (2) (nakarat)
Kestane Gömdüm Ocağa (Oyunu da vardır)
Kestane gömdüm ocağa yale yale yalellom
Kalktı da geldi kucağa hoppa yale yalellom
Kestane gömdüm ocağa hoptirininna nirinanna
Hopladı geldi kucağa hoptirininna nirininna
Sepetçioğlu Türküsü
Sepetçioğlu sepetini satamamış
Karısına elmas yüzük yapamamış
Haydi hovardam kollarını tek tek bas
….. ister öldür ister as
Sepetçioğlu sepetini satamamış
Karısına elmas yüzük yapamamış
Haydi yavrum yelleni yelleneli ver
Paran yoksa elleni elleni ver
Selçuk’un Tepeleri (Daha çok düğünlerde söylenen bu türküyü zeybekler de oynardı. Türkünün kadın ver erkek için söylenmiş iki varyasyonu vardır.)
Selçuk’un tepeleri, oturmuş efeleri
Kız seni kaçıracam (oğlan beni alacak)
Hazırladım küpeleri (hazırla küpeleri)
Haydi oğlan Şam’a doğru Şam’a doğru
Oğlan açmış kollarını bana doğru (nakarat)
Selçuk’un tepeleri içinde efeleri
Ne de güzel oynuyor Selçuk’un güzelleri
Nakarat
Kuşadası Manilerinden Seçmeler
Mendilim turalıdır
Sevdiğim Adalıdır
Geçme kapının önünden
Yüreğim yaralıdır
Mendil verdim almazsın
Sen mendilsiz kalmazsın
Eğil bir yol öpeyim
Arzum sende kalmasın
Belde kuşak dar benim
Ağaçtaki nar benim
Kuşadası içinde
Kömür gözlü yar benim
Kalaylıdır siniler
Hasta olan iniler
Alıp gitti yarimi
Denizdeki gemiler
Deniz dibi tekneli
İçine gül ekmeli
Kolay değil yar sevmek
Biraz zahmet çekmeli
Giden gemi durur mu
Kaynanasız olur mu
Kaynanalar olmasa
Kızlar koca bulur mu
Penceresi top demir
Kimden geldi bu emir
Oğlanı ben doğurdum
Gel gelin duvarı kemir
Elma attım karşıya
Yuvarlandı gitti çarşıya
Şimdiki zamanın kızları
Birer çanak turşuya
Sen bir yeşil baklasın
Allah seni saklasın
Oyna güzelim oyna
Düşmanların çatlasın
İğnemde kara iplik
Gel olalım ahiretlik
Sen orada ben burda
Çekilmiyor hasretlik
Kale yılan öter
Dibinde çimen biter
Uzak durma yakın gel
Yeter hasretlik yeter
Entarisi filizi
Kim bilir kalbimizi
Esti bir hafif rüzgar
Ayırdı ikimizi
Hey gemici gemici
Nerden aldın pirinci
Şehirlerin içinde
Kuşadası birinci
Sevgililerin birbirleriyle karşılaştıklarında söyledikleri maniler.
Erkek
Ak üzüm parmak gibi
Sevdiğim kaymak gibi
Sevdiğimi sevenler
Kurusun kavak gibi
Kız
Sarı kurdelem ensiz
Sarardım soldum sensiz
Yılan girsin koynuna
Nasıl yatarsın bensiz
Mani söylemeyenler için söylenen maniler.
Şu dağları delmeli
Ununu elemeli
Bileydim ayrılık var
Giderdim arkasından
Gide gide yoruldum
Bir taş koydum oturdum
Keratanın kızına
Candan yürek vuruldum
Ayvanın altındayım
Ayva toplamaktayım
Zannetme seni unuttum
Her gün ağlamaktayım
Düğün Evinde Söylenen Maniler
Düdüklü tencere
Güdüklü (küçük) pencere
Dumansız baca
Kaynanasız koca
Bahçelerde börülce
Ben istemem görümce
Görümceler olmasa
Geçinilir ölünce
1960’lı yıllarında Kuşadası’ndaki ilkokullarda öğrencilerin dillerinden düşürmediği bir mani;
Kuşadası candır
Denizi de vardır
Hele Küçükadası
Turistlerin yuvası
Silvan Güneş
Folklor Araştırması
Kaynak: “Kuşadası Folkloru” Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvaru Türk Halk Oyunları Bölümü
Derleyen: Silvan Güneş
Derleme Tarihi 1995-1997
sy: 114, 115, 116, 117, 118, 119,120, 121